Ana içeriğe atla

Kasa Galeri Sergi - Sesim Silahımdır

Sanatçılar: Caner Aslan ve Dineo  Seshee Bopape
Küratör:Övül Durmuşoğlu

7 Nisan - 8 Mayıs 2010

Açılış: 7 Nisan, 18:30

 

Sesim Silahımdır/My Voice, My Weapon of Choice adını kült disko kraliçesi Grace Jones’un ‘This is’ şarkısından alıyor. Jones geçen yıl, bu şarkıyı da içeren, en son albümü Hurricane’in turnesindeydi. Grace Jones bu satırı zikrettiği anda sevenleri ne demek istediğini kalben anlar. Kendi oluşunu her zaman gururla taşıyan aktris/manken/şarkıcı bu haliyle pek çok insana ilham verdi.   ‘Weapon of Choice’ yani ‘Tercih silahı’ teriminin doğrudan anlamı imza silahı; yani kendisini kullanan karakteri meşhur eden silah. Sadece kahramanlar tarafından kullanılabilen bu silahlar ya yalnız onlar için tasarlanmıştır ya da zaten sihir taşır. He-Man’in güç kılıcı gibi kendini taşıyan kahramanları güçlendirir ve dönüştürür. Bu terim yalnızca yoğun taktik savaşı gerektiren bilgisayar oyunlarını değil klibinde Christopher Walken’in oynadığı meşhur Fat Boy Slim şarkısını da çağrıştırıyor.  Kimilerine hatırlattığı Subcommandante Marcos’un ‘Sözümüz Silahımızdır’. Seksenli yıllarda büyüyen çocuklar için ise ‘tercih silahı’ hükümetlerin aldığı muhafazakar önlemlere karşı çıkan o sesi getiriyor. Terim Türkçeye birebir çevrilebilir cinsten değil. Ülkenin geçmiş muhayyilesi bugünün dilinde yaşamıyor, bu da dili kesinlikten mahrum bırakıyor. Dilin hali tarihin bölünmüş doğasıyla da bağlantılı. Bu terim doğrudan çevrildiğinde, uzun yıllardır kurtulmaya çalıştığımız askeri aksanı geri getiriyor.   Dineo Seshee Bopape (Polokwane, 1981) ve Caner Aslan’ı (Malatya, 1981) bir araya getiren serginin çerçevesinde bu terim seçmenin gücüne, yani gündelik nesnelerin seçilerek nasıl yüksek sesli yüzleşme nesnelerine dönüşebileceğine vurgu yapıyor.  Güncel sanatın kalabalık köpük dünyasında tekil sesleri belirginleştirmek sanatçıların temel silahlarından biri. Sesim silahımdır/ My Voice, My Weapon of Choice’ u gerçekleştiren iki sanatçı da gündelik olanla ve işlevleriyle ilginç bir ilişki kuruyor. Kendilerine has hikaye anlatımlarında bu nesnelere rol biçtikleri zaman, nesneler bir yandan gereksizleşirken bir yandan da yeni senaryolar yaratabilecek şekilde neredeyse büyüsel bir güç kazanıyorlar. Boris Groys’un ‘eşit estetik haklar’a sahip olduğunu soylediği herkesin ulaşabileceği imgelerden o seçimleri yaparak, izleyicilerini dünyayla başka türlü bir ilişki kurabilmeleri icin çeşitli kişisel ve toplumsal çağrışımlara açıyorlar. Bu yeni mantığı açıklamaya çalışan Groys “Bu imgelerin sonuçlanan sanat üretimine etkilerinin kaynağı özel olmalarında değil, tam tersine potansiyel olarak sonsuz çeşit imgenin varlığına örnek olarak işlev görmelerinde yatıyor,” diyor. Bopape hiçbir şeye aldırış etmez görünen çok katmanlı oyun alanlarında daha kişisel olanın katmanlarını ararken, Aslan da geçmiş ve gelecek için şimdide bir arkeoloji teklif ederek yerlerinden oynamış hatıralara dönük farklı görme biçimleriyle oynuyor.   Bopape ‘Ben kendi yolumla hatırlamayı severim,’ dediğinde, insanları olası hatıralardan oluşan kozmozun tadını çıkarmaları için davet ediyor aslında. Galeri mekanında bu kozmozu yaratmak için kullandığı malzemeler arasında plastik yer döşemeleri, disko topları, yapay bitkiler, kullanılmayan lambalar, parçalanmış kumaşlar, kırılmış şemsiyeler de yer alıyor. Bopape bu tarz beklenmeyen malzemelerden, çizimlerden, performanstan, görsel/sesli kolajlardan ve videolardan yararlanarak açık uçlu yerleştirmeler yaratıyor. Bu yerleştirmeler kendi hayatından ve başka olası hayatlardan gelen sözlerin ve hatırlamaların başka bir formda yeniden eyleme dönüştüğü sahneler. Sanatçı kurallar üzerine kurulu bir üretim gramerinin sınırları içinde kalmayı sevmiyor. Kendini özne yaptığı dil birebir gündelik deneyimden kaynaklanıyor ve her seferinde kendini başka bir şekilde üretiyor. Bopape’nin hayal edilen ve gerçek mekanların birbirinin içine geçtiği anlatıları öbür insanları içermiyor belki ama imgelemimizi onların çağrışımlarıyla ateşliyor.   Geleceğe Dönüş film serisinde fotoğrafların ve dökümanların ayrı bir önemi vardır çünkü kahramanların seyahatleri sırasında yarattıkları değişimi sahnelerler. Gelecek değişirken,  geleceği temsil eden fotoğraflar da aynı şekilde değişir. Benzer bir durum Stalinist zamanlarda da gerçekleşir. Yüksek bir yönetici partiyle anlaşmazlık yaşadığı anda sadece fiziksel olarak değil, imgesel olarak da silinir.  Gerçeklik, inşa edilmiş gelecek projeksiyonuna uymadığında, geçmiş foto dokümanlara müdahale edilerek yeniden yazılır. Bu bellek performansları Caner Aslan’ın Kasa Galeri için gerçekleştirdiği yerleştirmelere ilham kaynağı oluyor. Kullanılmayan meteoroloji gereçleri ya da evli çiftler tarafından rezerve edilmiş boş mezar taşlarını içeren bu arkeolojik sahne izleyicisini kendi kendisinin dedektifi olmaya, kendi ipuçlarını aramaya, kendi hikayelerini kurmaya davet ediyor. Aynı zamanda da gelecekle ilgili farklı senaryoların spekülasyonlarını yapan durumlar, nesneler, çevreler arşivi olarak işliyor.   Kasa Galeri’nin üç odalı mekanı birçok anlatı katmanını bir araya getirecek. Bopape’nin son odada gerçekleşecek olası hatıratlar uzamı ve Aslan’ın izleyiciyi karşılayacak potansiyel gelecek senaryoları arşivi arasındaki geçiş odası sanatçıların birbirinin tercih silahlarını analiz edecekleri bir karşılaşma mekanına dönüşecek. Sanatçılar birbirleriyle imgeleri bir araya gelebilecekleri bir ortam yaratma anlamında neredeyse diyalektik bir ilişki kuruyor. Silme ve yeniden yazmaya ilişkin kavramsal bir yapı kurma çabasıyla çağrışımların önünü açan oyuncu manerizm, birbirini açık bir dil formatı içinde karşılayacak.    Grace Jones şarkısını “İşte hayat bu” diyerek bitiriyor. Hayatımızı seçtiğimiz silahlarla kuruyoruz. Sesim silahımdır/My voice, my weapon of choice sergisi hatıraları ve gelecekleri anlatan tekil sesleri var eden sanatsal içgüdü ve metodolojilere dair küçük çaplı bir durum çalışması öneriyor. Bopape’nin ve Aslan’ın diyalog içindeki taze işleri zamanımız hakkında farklı düşünme potansiyellerine ilişkin birleşik bir ufuğa işaret ederken yerel bağlam dahilinde de rahatsız olduğumuz aksanların yerine yenilerini oluşturabileceğimizi söylüyor.


Orta Mahalle, 34956 Tuzla, İstanbul, Türkiye

Telefon: +90 216 483 90 00

Fax: +90 216 483 90 05

© Sabancı Üniversitesi 2023