Kent Üzerine Bir Sergi / M. Germen-C. Oykut-M. Bilgin / ALANistanbul-I
Günümüz çağdaş sanatının kent üzerine iki ayrı tarzda yaklaşımı göze çarpar. Birincisi kentlileşmiş sınıfların ideolojisine uygun bir resim diline açılır. Bu kentsel imgelemin estetize edilerek fetişleştirildiği, modern sanatın “çığlık”ından epey uzaklaşarak dekorlaşmış bir görsel zevk nesnesine tekabül eder.
Diğer yol ise tam tersi bir strateji ile kente gerçekliğin coğrafyası olarak ele alarak, kentin sosyal “durum”una doğru yönelmektedir. Bu yönelimin karşılığı ise sanatı düşünsel bir şema içine sıkıştırma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Peki, kentin sanatsal pratiklere imge düzleminde konu olduğu noktada 3. bir yol, yeni bir bakış söz konusu olabilir mi? Çağdaş estetiğin duyumsal potansiyellerinden vazgeçmeden, güncel bir sanatsal üretim mümkün müdür? “La Production de L’Espace: Kent Üzerine Bir Sergi” farklı tarzlarda çalışmalar yapan üç sanatçının bu bağlamda yeni bir kanal açtığı bir sergi projesidir. Kentin çokluğu, sanatın eşsiz yeni bir estetiğe açılabileceği potansiyelleri taşır ve bu sergi bu iddia ile ortaya çıkmıştır.
Henri Lefevre’ye saygılarımızla:
“La Production de l‘Espace – Mekanın Üretimi “kavramı ile bir toplumun mekânında saklı olanın üretim ve yeniden üretim olduğunu söyleyen Fransız düşünür Lefebvre’nin kapitalist toplumda kentin nasıl anlamlandırıldığı, tasarlandığı ve yaşantılandığı/deneyimlendiği konusunda geliştirdiği üçlü bir şema vardır. Bu şemanın unsurları mekânsal pratik, mekânın temsili ve temsilin mekânıdır.
Mekânsal pratikte toplumsal ilişkilerin yeniden üretimi bir önkoşuldur. Mekânsal pratik toplumsal formasyonlar açısından devamlılığı ve belli bir derecede uzlaşmayı sağlar ve insanların aktörler olarak performanslarını ve hayatla başa çıkabilmelerini garanti altına alır. Bu arada gündelik hayattaki bütün çelişkileri de bünyesinde taşıyan (toplumsal) mekânsal pratik, Lefebvre’ye göre, maddi yeniden üretim açısından insanların bilgi birikimlerini işlevsel kılan ve anlamlandırma süreçlerini kapsayan pratik bir şeydir.
Lefebvre’nin bilgi ve iktidarın esareti altında bulunduğunu belirttiği mekânın temsili; tasarlanan mekânın kendisidir. Bilim insanları, şehirciler, teknokratlar, toplum mühendisleri vb. tarafından kent mekânına verilmek istenen bir düzeni, yani onların mekânı belli bir anda görmek istediği şeyi anlatır. Mekânın temsillerinde bilgi ve iktidarı elinde bulunduranlar soyut mekân kurgularında sözel ve grafik simgeler sistemini kullanırlar. Mekânın temsilleri iktidarların anlayış ve ideolojisinin bir karışımı olduğundan daima göreli ve değişkendir.
Temsilin mekânı ise belli bir mekânda hâkim olan tavır ve çıkarların (yani yaşayan mekânın) kendini ortaya koyuş biçimidir. İşler, imajlar ve anılarla sınırları çizilen temsilin mekânında, belli bir mekânın kullanıcıları bu temsilin hem yazarları hem de oyuncuları olurlar. Temsilin mekânı gündelik hayatın da etkin merkezi olarak: tutkunun, eylemin, yaşanan durumların yerini kapsar ve zamanı imler.
“La Production de L’Espace: Kent Üzerine Bir Sergi” Lefevre’nin “Temsilin Mekanı” diye adlandırdığı şema üzerinden sanatın kente olan bakışıdır. Üç ayrı sanatçının 2 boyut üzerindeki temsili mekanları nesnesinin kent olduğu bir yeniden üretim sürecidir.
http://alanistanbul.com/turkce/
Ulaşım için:
http://alanistanbul.com/turkce/?page_id=949